7 Mayıs 2018 Pazartesi

Steins;Gate Logosundaki Gizli Mesaj

Merhabalar, Steins;Gate 0'nun ilk 4 bölümü yayınlandı ancak ben ancak ilk bölümün kritiğini yapabildim. Umarım yeterli vakti bulurum da yeni bölüm gelmeden bir şekilde yetiştiririm. Şimdilik, bölüm incelemeleri dışında ilk yazımı yazacağım. Bu tür yazılarla Steins;Gate evreninde daha derinlere dalacağım ve iyi kötü bir bilgi bankası oluşturmaya çalışacağım.

Steins;Gate'in logosuna dikkat etmiş miydiniz hiç? İlk logo animeden, ikinci logo ise serinin asıl kaynağı görsel romandan. (Visual Novel)




Logodaki i harfinin yanında 0.571024 göze çarpıyor ilk. Animeyi izlemiş olanlar bilir, serinin başlangıcındaki dünya çizgisini belirten divergence sayısı. Bu sayı da tam olarak Okabe'nin ilk D-mail'i gönderip Alfa çekim alanına geldiği andaki divergence sayısı.




Henüz bitmedi, i harfinin de 1 şeklinde görüldüğü dikkat çekiyor, üstteki nokta ise ondalık nokta gibi duruyor. Hmm, o noktanın içine dikkatlice bakalım, orda bir adet 0 göze çarpıyor sanki. N harfine gizlenmiş 4 ve S harfine gizlenmiş 8 rakamı da var. Gate kelimesinde ise 5, 9 ve 6 rakamları bulunuyor. Yani birleştirirsek 1.048596. Bu ise hem Kurisu'nun hem de Mayuri'nin kurtulduğu, 3. Dünya Savaşı'nın önlendiği Steins;Gate adlı dünya çizgisinin divergence sayısı.

Yani bu logo hikayenin başladığı 0.571024 ve bittiği 1.048596 divergence sayılı dünya çizgilerini içeriyor.










Bu bilgiyi animeyi 2 kez izledikten sonra izleyip hayrete düşmüştüm. Zaten Steins;Gate'in derinlere dalmam da ikinci izleyişten sonraya denk geliyor.

21 Nisan 2018 Cumartesi

S;G0 Bölüm 1: Missing Link of the Annihilator: Absolute Zero

4 yıldır beklediğim gün geldi çattı. Uzun zamandır yayınlanacağı söylenen 2. sezon en sonunda 11 Nisan 2018'de yayınlandı. Ben de cuma akşamına dek Kurisutinya'mla bekledim, torrent'leri hazırladım ve koyulduk beraber izlemeye. Bizim ilk Steins;Date'imize. :))

AD 2036.06.07


Missing Link of the Annihilator: Absolute Zero, bölümün adı. Beni böylesine benden alan bölüm isimlerine devam demek ki. :) Sezon 2036'dan sahnelerle başlıyor. Mayuri'nin olgun ve acı dolu sesleriyle, karanlık bir geleceğe uyanıyoruz. Yanında kızıl saçlı bir kız çocuğu ve Suzuha'yla birlikte. Ortalık toz duman ve Mayushii'nin pişmanlığı bizi daha girişten yaralıyor. Bu sezonun ağır olacağını biliyorduk ancak bunca yılın ardından bizi atmosfere soktu diyebilirim. Ah Mayushii o gün Hikoboshi-sama'sının vazgeçişine engel olabilseydi... Suzuha'nın da dediği gibi bu, olmuş olabilecek en kötü dünya çizgilerinden biri. Önümüze bir divergence meter geliyor: 1.129848



AD 2010.12.10
Görünen o ki, Okabe bu dünya çizgisinde çok acı çekecek, biz de onla birlikte çekeceğiz. Okabe, binlerce kez deneyip de başarısızlığa uğramasının sonucunda yıpranmış, eski kimliğinden eseri kalmamış, artık sıradan bir üniversite öğrencisi olmuş. Lab önlüğünü bırakmış, siyah takımıyla Ikebukuro sokaklarında dolanıyor. Neyse ki Mayushii her zamanki gibi Okarin'in yanında.



Okarin ile Mayushii, Okarin'in hipnoterapi seansının ardından Akihabara'ya gitmeye karar veriyorlar. Faris'in kış gelince absürtleşen kedi kıyafetleri ve Rukako'nun eteği... AMA O BİR ERKEK!!! (Balls or not man... asfdfhajsdcfa) Okarin group date'lere gittiğinden bahsediyor, gerçi ben de pek bir şey anlamadım bundan ama Japonlar işte, naparsın. :D Tabi Faris ile Rukako kıskanıyor, ee ne olursa olsun, o bir ooji-sama. ;)


Mayuri'ye de kısa saç yakışmış... ^^
Eski dostları ziyaret etmişken laba göz atmadan olmaz mı? Daru her zamanki gibi bilgisayar başında vakit öldürürken, Suzuha seksi savaşçı üniforması ve karizmasıyla babasına adeta kök söktürüyor. Ve anacığımız Amane Yuki! (Yuuukiii Yukkiiii!! Mirai Nikki'yi hatırlayan? :D) Yuki'yi OVA'da Suzuha'nın bire bir kopyası olarak göstermişlerdi. OVA'da Okabe ile Yuki 2011 yazında Amerika'da karşılaşmışlardı, Daru ile birbirlerinden ise henüz haberleri yoktu. Şimdi ise beta dünya çizgisindeyiz malum, Daru ile Yuki 2010 yazında ComiMa'da tanışmışlar. OVA'yı canon olarak almazsak ve Yuki'nin de esas olaylarda pek cereyen etmeyeceğini tahmin edersek bir sorun yok bence. Daru'nun 3D dünyaya adım atışı sezona komiklik katar diye düşünüyorum. Açıkçası bu sezonun, acılı olacağını bilmek dışında nasıl gideceği hakkında pek bir fikrim yok (aslında bu yazıyı yazarken ikinci bölümü de izlemiş bulunuyorum.) o yüzden değişik hisler içerisindeyim, heyecanlıyım.

Güya anne ama Suzuha'dan daha küçük gösteriyor :D
Gelelim Suzuha'ya. Suzuha 2036'da 3. Dünya Savaşı'ndan kaçıp geldi ve onun da yaşadıkları az değil. Suzuha, Okabe'yle çatıda konuşurken annesinin gözleri önünde öldürüldüğünden ve adeta bir kan banyosunda yıkandığından bahsetti. Beta'daki Suzuha'nın daha acı dolu, daha neşesiz, daha olgun olduğu gözden kaçmıyor. Ayrıca Okabe'yle yaşadıklarının benzerliklerinden ötürü Suzuha'nın Okabe'yi en azından yalnız bırakmayacağını düşünüyorum. Bakalım Suzuha Okabe'yi nasıl ikna edecek? (Daru-Yuki-Suzuha üçgeni nasıl olacak görelim. Daru Suzuha'yı kardeşi olarak tanıtmış, buyrun cenaze namazına. :D Tahminimce Suzuha bol bol anne babasının arasını yapmaya çalışacak. :D)


Okarin'in çatıdaki sözleri epey yürek burkucuydu. O adam kesinlikle tanıdığımız ergen değil artık. Antidepresan kullanıyor. Kafasını okulla meşgul etmeye çalışıyor. Bölümün en kötü anı ise Kurisu'nun kan banyosundaki görüntülerinin Okabe'nin zihnine musallat olduğu anlardı. Kurisutinya'mın şok oluşunu içimde hissedebiliyordum...

 

Ve, beklenen kız Hiyajo Maho! :D Maho'yla birlikte bölümü eğlenceli bir şekilde kapatıyoruz. Maho'nun bu kadar kısa olmasını beklemiyordum. Bu kadar sinirli ve inatçı da. Maho'nun bu kadar küçük olmasına rağmen 21 yaşında olduğunu öğrenen Okabe'nin "Daru olsaydı "Legal loli for the win" derdi" demesine acayip güldüm. :D


  İlk bölümün beklentilerimi tamamiyle karşıladığını söyleyebilirim. Çoğunlukla depresif havada geçmesine rağmen böyle bir şeyle karşılaşacağımızı biliyorduk ve açıkçası bölümde yer yer komik ve neşeli sahneler görmek beni şaşırttı. Özlediğimiz karakterlerin şöyle bir bize gösterilmesi, Maho'yla yaşanan komik sahneler ve en sonunda hikayeyi ilerletecek olan asıl sahne Amadeus'u görmemiz ile epey tatmin olduğumu düşünüyorum. STEINS;GATE GERİ DÖNDÜ BE!!!!
 

12 Nisan 2018 Perşembe

Bölüm 7: Divergence Singularity

Steins;Gate'in ilk sezonu koskoca bir üç hafta içerisinde geçiyor. Serinin en sevdiğim yanı karakterleri ve karakterlerin arasındaki bağlar. İlk bölümde Okarin'in Mayushii'ye karşı umursamaz ya da acımasız olarak yorumlayabileceğim tavırlarının yerini, 7. bölümde keşfettiğim gülümsemesi alıyor. Okarin John Titor'dan mesaj beklerken öncelikle Daru onu arayıp MayQueen Nyan^2'a gitmek için borç istiyor, Okarin vermiyor ve kızıyor. Ardından Shining Finger'ın bitmek bilmeyen mesajları Okarin'i çıldırtıyor. Mayushii aradığı zaman ise Okarin'in yüzüne sıcak bir gülümseme yayılıyor ve bu durum Kurisu'nun da dikkatini çekiyor.

Ancak Okarin hala Kurisu'ya karşı acımasız. İlk karşılaştıkları günden beri lakap takıp Kurisu'ya asistan muamelesi yapan Okarin, bu kez de Kurisu'nun baba parasıyla Japon otellerinde kalmasına Celeb-17 yakıştırması yapıyor. Hem de Kurisu 17 değil 18 yaşındayken.

Okarin'in bu tavırlarına rağmen Kurisu zaman makinesine olan tsunderevari merakından ötürü labda kalmaya devam ediyor. Açıkçası, sırf şu ana dek izlediklerimizden bile Okakuri'nin ortak noktalarının filizlendiğini görebiliriz. Dr. Pepper'i sevmeleri, lab önlüğü giyip birlikte poz vermeleri ve en sonda da Lotto 6 olayından sonra Kurisu'nun durumun garipliğini herkesten önce anlayıp Okarin'in yardımına koşması. Bunlardan ilerde daha çok göreceğiz. Bu cinsel gerilimin azar azar yedirilmesi serinin en sevdiğim yanlarından.

Öte yandan Okarin ile Suzuha'nın da birbiriyle daha iyi arkadaş olduklarını görüyoruz. Bundan önceki birkaç bölümde SERN üzerine yoğunlaşılsa da henüz en sevdiğim kısımlara gelmedik. Bunun açısından sevinçliyim. Henüz Rukako ve Faris'in Okarin'le ilişkilerine gelmedik bile. Ulan Okarin ne şanslısın, adeta haremin var. :D

Ahh, bu labı öylesine seviyorum ve içine dalmak istiyorum ki... 20'şer dakikalık bölümler oldukça yetersiz kalıyor. Hele VN'i yavaş yavaş saatlerce oynayıp sindirince... Bu evrende yaşamak isterdim. Bir lab üyesi olsam öyle mutlu olurdum ki...

Dünya bozuluyor...

8 Nisan 2018 Pazar

Bölüm 1: The Prologue of the Beginning and the End

Steins;Gate'in en sevdiğim yanlarından biri de bölüm isimleri. Bazen görünce bile gülümsetiyor. Hadi Japoncasını da atayım, çünkü neden olmasın? "Hajimari to Owari no Purorōgu"

2014 Ağustos'unda bu seriyi ilk izlediğimde epey toydum, hem olan bitenden anlamıyordum hem de yeni anime izleyicisi olduğumdan dikkat etmek bir yana, neye dikkat edeceğimi bile bilemiyordum. Bir şeyler oluyordu ve ben anlamıyordum. Anlamamak bir yana olan her şeyi doğal karşılıyordum. Ulan anime tarihinin en garip açılışlarından biri ama kafaya girmedi ilk zaman tabi. Düşündüğüm tek şey: "Aa Mayuri'nin sesi ne tatlı lan!" oldu.

Seriyi bitirince sağlam bir hassiktir çekmiştim tabi. Final ile büyülenmeyi, seriyi bitirmeyi hem kutlayıp hem de üzülmeyi bırakmış, hemen ardına birinci bölümü tekrar izlemiştim. Çünkü yaşanan bu kadar anlamsız ve garip şeyi ancak finali izleyince anlıyorsunuz. Mikael Akerfeldt-sama'nın bir sözü var bildiniz mi? "Eerie"


Seri, logoda da gördüğümüz sözlerle başlıyor, insanın içinden bunlar geçiyor tabi: "Uuu, gizemli, bir karakter havalı havalı konuşuyor, gergin bir ortam, donuk bir ses." Şimdi alakasız bir yere sıçrayacağım ama olsun. Çünkü bu benim alanım ve açıkçası bu blogu kimsenin okuyacağını düşünerek tasarlamadım. Yine geçmişe gidelim, çünkü geçmişe gitmeyi ve andaki Ben'in nedenselliğini araştırmayı severim.

Anime izlemeye 10 Nisan 2014'te Death Note ile başlamıştım. Aslı diye bir arkadaşım vardı, dersanede beraberdik. Kendisi çok güzel çizim yapar. Bir ara linkini de atarım buraya. Çünkü neden olmasın? Durduk yere takipçi kazansın işte kız. :D Neyse, bana Death Note'u önermişti, zekisin demişti, seversin demişti. Zekiliğime vurgu yapan insanları severim. ;) Ehm, evet, epey sevmiştim. Hatta sevmekten öte bambaşka bir önemi vardı benim için. O yıl benim için başımdan beri depresif ve anlamsız geçiyordu. Bir gün Fizik Çimleri'nden Güz Yolu üzerinden Yemekhane tarafına yürürken hayatımın ne kadar anlamsız olduğunu fark ettim. İçimden bir ses "Denesem mi la?" dedi. Sonra kütüphanede mi evde mi bilmem ama başlamıştım izlemeye. 2. bölümün ardından epey şok olmuştum, herkes bilir bu hissi. Ondan sonra hayatımın en mutlu izolasyonlarından birinde 7 gün boyunca 37 bölümle haşır neşir olmuştum. Ah yüce Kira... Neyse bu başka bir yazının hatta blogun bile konusu olabilir. Gaza gelip on yüz bin milyon blog açmaya karar verdim evet. 179 yıl boyunca aralıksız yazmak istiyorum, evet.

Hayatın en güzel anlarından biri ise yeni bir şeyi anlamlandırmaya çalışırken uydurmak. Evet, uydurmak! "Oo kuuru konuşmalar, böyle oluyor demek ki!", "Uuu akıl oyunları, bebeksi kızlar, böyle oluyor demek ki!" Böyle böyle gider. Hayatımda gördüğüm en ciddiyetsiz ve komik animelerden Detroit Metal City'yi (Metalci hatunlara selam ederim, izleyin yav, epi topu 2 saat sürüyor.) bile Death Note stereotipleriyle izlemiştim. "Oo burda aslında mesaj vermeye çalışmışlar!". "Gönderme vaaaar!", "Selam çakmışlaaar!" Oysa düz komedi lan ne bekliyorsun amk? Farkındayım konudan saptım. Ama sapmak için varım ben, kimse benden düzgün bir review beklemesin. :D

İşte bu uydurma anlarında kendi dünyamız, kendi yorumlarımız, kendi saçma sapan tahminlerimiz dünyanın en önemli ve gerçek bilgisi oluyor ya ona şaşıyorum. Bir şeyi derinlemesine öğrenince kaybedilen şeylerden biri de bu heyecan. Bilmek ne kadar güzelse stereotipin içerisinde daralmak da bir o kadar kötü. İşler sonra "Yine mi cırtlak sesli aptal lise kızı ve onu siklemeyen senpai'si?"ne dönüyor. Ama Mayuri'nin sesi farklı, Mayuri bambaşka! Kana Hawazana'nın askerleriyiz!

Steins;Gate'i tam da bu duygularla, dünyayı anlamaya çalışan bir çocuğun ruhuyla izlemeye başlamıştım. Tam benlikti zaten bu anlamazlık. O zamanlar hızlıyız tabi, gizeme tapıyoruz, evrenin sırrını öğrenince devrim olacak sanıyoruz ama devrim sonrası nolacak hiç düşünmüyoruz. Serial Experiments Lain izleyip hiçbir şey anlamamayı marifet sanıyoruz. Artık girişi geçip olayları anlatsak diyorum Onurin?



Bir klasiktir: Zaman makinesini anlatıyor, bilimkurgu (Ulan yine mi bilimkurgu be?!) falan filan. Ben bilimcinin hasıyım ama ben bile oo bilimkurguymuş hissiyle izlemedim. Ama sırf bunun için izleyecek olanları biliyorum. Eh biz de o yönde ilerleyelim madem.

Çatıdaki garip diyalogun ardından Okarin ve Mayushii (en sevdiğim isimleri, o yüzden bunları tercih edeceğim.) radyo binasındaki Dr. Nakabachi'nin konferansına gidiyorlar. Konferans zaman makinesiyle alakalı. Konferans başlamadan önce garipliklere başlıyoruz. Öncelikle deprem gibi bir şey oluyor ama bu çatıdan geliyor belli. Okarin kapı aralığından baktığında uydu kılıklı bir şey ve bir insanın elini görüyor, ardından Mayushii onu jetonlu oyuncak makinelerinin yanına çağırıyor. Metal Upa'lı diyalog. Ardından Okabe Dr. Nakabachi'nin konferansına giriyor. Nakabachi'nin teorilerine sinirlenen Okabe bağırıp çağırıp kendisinin John Titor'ın söylediklerini kopyaladığını söylüyor. Bütün bu olanlar yetmezmiş gibi Makise Kurisu adlı genç ve zeki bilim insanımız Okabe'yi dışarı çıkarıp konuşmaya çalışıyor. Okabe'nin chuunibyou tavırları bir yana Kurisu'nun "Az önce bana bir şey söylemeye çalışıyordun." deyişi dikkat çekici. Ben ilk izlediğimde farkına varmamıştım mesela. Neyse sonra Okabe Kurisu'yu Örgüt'ün ajanı olarak niteleyip kaçıyor. Sonra telefonuna gelen mesaja bakıyor, o da ne? Karıncalı bir mesaj. Okabe olup biteni hiç sorgulamıyor derken bir de Metal Upa'mız kayıplara karıştı şimdi de. Daha metal upayı arayacakken bu kez de bir adamın çığlığı duyuluyor. Okabe olay yerine koşunca Kurisu'nun kanlar içerisindeki bedenini görüyor.



Bu paragrafı yazarken Steins;Gate'in soundtracklerini dinliyorum aynı zamanda, havaya gireyim diye. Bu konuda ayrıca ve detaylıca yazacağım ama şunu demeliyim ki animenin müziklerini her duyduğumda içime çok yoğun bir ürperti geliyor. Ancak o ürperti bana öyle hayat veriyor ki sarıp sarmalayasım geliyor o hisleri...

Neysem, sonrasında şoka giren Okabe, sağ kolu, Labmembernoüç (hehhehe) Supaa Hakaa (Hakkaa olacak!) Daru'ya Makise Kurisu'nun bıçaklandığı mesajını gönderiyor. O sırada dışarda, radyo binasının önündeyiz. Ortalık oldukça kalabalık. Okabe mesajı gönderir göndermez olanlar oluyor...

Ne ola ki acaba?..
Burda bitirelim diyorum. Amacım özet çıkarmaktan ziyade olayların garipliğine dikkat çekmekti. Steins;Gate'in ilk bölümü birçok deneyimli anime izleyici tarafından bile garip ve anlaşılmaz bulunmuş, animenin yavaş tempolu giriş bölümleri olumsuz karşılanmış olsa da serinin fanlar tarafından en övülen yanlarından biri de budur. İlk bölümde anlamlandıramadığımız, cevapsız kalan birçok şey olsa da bundan sonrasında yumuşayacak ve yavaşlayacak. Biz ise seriyi, karakterleri ve içinde bulunduğumuz dünyayı tanımak için sahip olduğumuz uçsuz bucaksız zamanın tadını çıkaracağız.

Son bir not: İlk bölümün ikinci yarısında Okabe'nin öldüğünü sandığı Kurisu'yla karşılaşması, en garip tanışma sahnelerinden biri olabilir. Düşün ki biri "Aa sen ölmemiş miydin yaa?" diyip saçını göğsünü falan elliyor. Kurisu iyi dayanmış ha, kitabıyla dümdüz eder valla.

7 Nisan 2018 Cumartesi

The Prologue of the Prologue

Tutturu! Onurintarou desu! Bu adın nerden geldiğini sorarsanız, 2016 Şubat'ında Steins;Gate'i tavsiye ettiğim bir arkadaşım (ona Rukako derdim hehhe) bana Onurin demişti. Oldukça hoşuma gitmişti. Sonrasında 2017 Ocak'ta Kurisutinya'mla tanıştığımda bundan bahsetmiştim, oldukça hoşuna gitmişti, o zamandan beri beni Onur yerine Onurin olarak çağırıyor. Geçtiğimiz hafta ise Devrim Stadyumu'nun tepesinden Bilgisayar Mühendisliği bölümüne giderken aklımda bir şimşek çaktı: "Onurin, Onurin, Rintarou, Onurintarou! Aa, kullanırım ki ben bunu!

Steins;Gate'i ilk 2014 Ağustos'unda bir arkadaşım vasıtasıyla öğrenmiştim. Onun anime sevdiğini biliyordum ve profil resmindeki karakteri araştırınca Kurisu olduğunu öğrenmiştim ve yolculuğum başlamıştı. Belki bunun detaylarını ilerde daha iyi bir biçimde anlatırım. Şimdi ilk bölüm için heyecanlandım, onunla uğraşmalıyım, ayrıca Örgüt'ü yenmek için bin takla atmam gerekiyor, sarabada!

El Psy Kongroo!